Abi şimdi sana desem ki “hadi balık tutmaya gidiyoruz”, bi’ heyecanlanırsın değil mi? Küçüklüğünden beri o misinayı atıp koca balığı yakalamanın hayali vardır. Heh işte Big Bass Bonanza tam da o hayalin slot versiyonu. Ama burada ne sinek var, ne de sabaha kadar donarak beklemek. Misinayı Slotter ’da atıyorsun, kısmetin varsa çekerken kasayı da götürüyorsun!
İlk gördüğümde dedim “yine mi balık temalı oyun be kardeşim”, ama yok… bu öyle bildiğin gibi değil. Bi’ giriyorsun oyuna, bi’ bakıyorsun ki denizin altında define var resmen. Grafik desen tam tadında, müzik desen sanki sahilde güneşleniyorsun, mis gibi.
Big Bass Bonanza’da işin püf noktası: sabır. Aynı gerçek balıkçılık gibi. Ama fark şu, burda ne sandal devrilir, ne de çamura batarsın. Açıyorsun Slotter’ı, başlıyorsun çevirmeye. Balık sembolleri, olta, sinek, kasa… Hepsi bir bir diziliyor önüne. Ama esas tat, o “balıkçı amca” var ya… Bonusların kralı o. Onu yakaladın mı geçmiş olsun, para kazanmanın yolunu açtın demektir.
Bir seferde 4 tane balıkçı sembolü tutturdum, bir anda ekran parladı. Çarpanlar, free spinler havada uçuştu. O an bir düşündüm: ulan hayat da böyle işte, bazen sabırla beklersin, sonra öyle bir fırsat gelir ki, hepsini telafi eder.
Ve bu oyunun başka güzelliği ne biliyor musun? Herkes oynayabiliyor. İster yeni başla, ister slotların kitabını yazmış ol. Big Bass Bonanza öyle kıvamında ki, kimseyi dışlamıyor.
Oyunda sadece balık yok. Patlayan kasalar var, altın dolu yemlikler var, hatta bazen gelen çarpanlar öyle bir denk geliyor ki… diyorsun “bu şans değil, mucize.” Hele o bonus turu başladığında, ses efektleriyle bile coşuyorsun. Balıkçı amca bir sağa, bir sola… her yakaladığı balıkla ekran “şak” diye fırlıyor. O an işte her şey unutuluyor.
Slotter’ın sunduğu akıcılıkla, oyun sanki yağ gibi gidiyor. Ne takılma, ne dert… Sadece sen, balıklar ve kısmetin. E bu ortamda insan nasıl stres yapsın?
Bir de şöyle bi’ şey var… Big Bass Bonanza para kazandırırken eğlendiriyor da. Her spin sanki bir ihtimal. “Belki bu sefer o büyük balık gelecek” diye umut ediyorsun. Ve biliyor musun, umut bu oyunun en güzel tarafı.
Big Bass Bonanza bana hep şunu hatırlatıyor: hayatta ne arıyorsan, bir adım atmakla başlıyor. Bir olta at, bir spin çevir… belki o an, her şeyin değiştiği an olur. Slotter’da bu oyunu oynarken sadece ekran başında değil, hayalin peşinde de yol alıyorsun aslında.
Ve evet, bazen balık kaçıyor. Ama bazen öyle bir yakalıyorsun ki… o sevinç, o heyecan, parayla ölçülmez. İşte bu yüzden seviyorum bu oyunu. Çünkü umut veriyor. Çünkü beklemeyi bilenin, doğru zamanı yakaladığında kazanabileceğini gösteriyor.
Hayat biraz da Big Bass Bonanza gibi… bazen boş döner, bazen kasayı doldurur. Ama asıl mesele şu: oltayı hiç bırakmamak. Çünkü koca balık hep bir spin ötededir.
Bazen hayat seni köşeye sıkıştırır. Dönüp dolaşırsın aynı yerde. Ama sonra karşına bir oyun çıkar:…
Bazen içindeki gücü hatırlamak için bir kıvılcım yeter. İşte o kıvılcım, Dragon Spirit ’te saklı.…
Bazı hikâyeler vardır, sadece anlatılmaz, yaşanır. İşte The Story of Alexander tam da öyle bir…
Abi bak, bu oyunun ismi “Amazon’s Battle” ya, direkt tüyler diken. Bi’ dur, öyle hemen…
Abi şimdi sana desem ki “şekerli slot oyunu,” ilk ne gelir aklına? Büyük ihtimalle cıvıl…
Bak açık konuşayım... ben bu Big Bass Splash serisinin hastasıyım. Hele bu Splash olanı yok…